Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

(bir) başkasının

  • 1 замена

    ж
    1) ( действие) yerine koyma; yerine geçirme; yerine kullanma

    заме́на те́хника инжене́ром — teknisyenin yerine bir mühendisin geçirilmesi

    заме́на одно́й дета́ли друго́й — bir parçanın yerine bir başkasının konulması / kullanılması

    2) ( наказания) çevirme

    заме́на сме́ртной ка́зни пожи́зненным заключе́нием — idam cezasının müebbet hapse çevrilmesi

    найти́ себе́ заме́ну — yerine geçecek birini bulmak

    служи́ть заме́ной чему-л. (о предмете)bir şeyin vazifesini görmek

    э́тому станку́ нет / не найдёшь заме́ны — bu tezgahın yerini bir başkası tutamaz

    Русско-турецкий словарь > замена

  • 2 свой

    своя́, своё, свои́
    1) притяж. мест. ( переводится аффиксами принадлежности) kendi, kendine ait, (kendi) malı olan ( собственный)

    он прие́хал со свои́м бра́том — kardeşiyle geldi

    в своём заявле́нии для печа́ти... — yaptığı basın açıklamasında..., gazetecilere verdiği demeçte...

    у него́ есть своя́ да́ча — onun kendi yazlığı var

    собира́й свои́ ве́щи! — kendine ait eşyalarını topla!

    свои́ми со́бственными рука́ми — kendi eliyle

    благодарю́ вас от и́мени рабо́чих и от своего́ и́мени — işçiler ve kendim adına sizlere teşekkür ederim

    он наде́л не своё пальто́ — bir başkasının paltosunu giymiş

    пози́ции свои́х войск / подразделе́ний — dost birliklerin mevzileri

    2) (своё) → сущ., с hakkı (olan), (kendi) malı olan, birine ait olan

    я тре́бую своего́ — ben hakkım olanı isterim

    он не доби́лся своего́ — istediğini elde edemedi

    наста́ивать на своём — sözünde ısrar edip durmak

    он своё получи́л — hakkını aldı, istediğini elde etti; ( понёс наказание) belasını buldu

    у него́ свой стиль — onun kendine özgü bir üslubu var

    у него́ был свой расчёт — onun kendince bir hesabı vardı

    в э́тот пери́од будут свои́ тру́дности — bu dönemin kendine göre zorlukları olacaktır

    4) (подходящий, соответствующий)

    в своё вре́мя я расскажу́ и об э́том — zamanı / sırası gelir onu da anlatırım

    всему своё вре́мя — herşeyin bir sırası var

    в своё вре́мя я обраща́лся к нему́ — vaktiyle ona başvurmuştum

    5) (свои́) → сущ., мн. benimkiler, seninkiler v.s.

    вы и свои́м сообщи́те — sizinkilere de haber verin

    кто там? - Свои́! — kimdir o? - Yabancı yok

    он же свой челове́к! — o yabancı değil ki!

    ••

    рассказа́ть свои́ми слова́ми — mealen anlatmak

    умере́ть свое́й сме́ртью — eceliyle ölmek

    Русско-турецкий словарь > свой

  • 3 посторонний

    посторо́нний челове́к — yabancı (kişi)

    посторо́нние за́пахи — yabancı kokular

    для посторо́ннего гла́за — yabancı bir göz için

    туда́ посторо́нних мужчи́н не пуска́ли — oraya yabancı erkek sokmazlardı

    инвали́д, нужда́ющийся в посторо́нней по́мощи — başka birinin sürekli yardımına muhtaç malul

    3) → сущ., м yabancı

    при посторо́нних — başkalarının / yabancılar yanında

    посторо́нним вход воспрещён — ilgisi olmayan giremez

    Русско-турецкий словарь > посторонний

  • 4 счёт

    hesap
    * * *
    м
    1) ( действие) sayma, hesap (etme)

    счёт в уме́ — zihin hesabı

    сдать что-л. по счёту — bir şeyi sayı ile teslim etmek

    при счёте "во́семь" (в боксе)hakem sekizi sayarken

    2) ( результат подсчётов) hesap (-), sayı

    счёт соста́вил три рубля́ — hesap üç ruble tuttu

    счёт заби́тых и пропу́щенных голо́в / мяче́й — attığı ve yediği gollerin sayısı

    3) спорт. skor

    счёт был 4: 3 в на́шу по́льзу — skor 4-3 lehimize idi

    когда́ счёт был 2: 0,... — durum 2-0 iken...

    како́й у вас счёт? — kaç kaçasınız?

    4) ( документ) fatura; hesap pusulası (в ресторане и т. п.)

    счёт за гости́ницу — otel faturası

    счёт за телефо́н — telefon faturası

    кто бу́дет плати́ть по э́тому счёту? — тж. перен. bunun faturasını kim ödeyecek?

    5) бухг. hesap (-)

    у него́ есть счёт в ба́нке? — bankada hesabı var mı?

    ••

    им счёту нет — onlar hesapsız / hesaba gelmez, onların haddi hesabı yoktur

    ава́нс в счёт зарпла́ты — aylığına mahsuben verilen avans

    в счёт креди́та — krediye mahsuben

    в коне́чном / после́днем счёте — son tahlilde

    обогаща́ться за счёт труда́ други́х — başkasının emeğinden zenginleşmek

    жить за чужо́й счёт — başkasının sırtından geçinmek

    отремонти́ровать что-л. за свой / со́бственный счёт — kendi kesesinden onartmak

    предоста́вить кому-л. о́тпуск за свой счёт — ücretsiz izin vermek

    на госуда́рственный счёт — devlet hesabına, devlet parasıyla

    он при́нял э́ти слова́ на свой счёт — bu sözü kendi üstüne yordu

    за счёт повыше́ния производи́тельности труда́ — emek üretkenliğini artırmak suretiyle

    на э́тот / сей счёт не беспоко́йся — bu hususta merak etme

    у неё на счету́ пять побе́д — спорт. beş galibiyeti vardır

    он на хоро́шем счету́ у дире́ктора — müdürün gözünde itibarı vardır

    у него́ де́нег сто́лько, что он им счёту не зна́ет — o kadar çok parası var ki, sayısını bile bilmiyor

    придёшь ещё раз, э́тот не в счёт — bunu saymam, bir daha gelirsin

    Русско-турецкий словарь > счёт

  • 5 валить

    devirmek,
    yıkmak; yığmak; akın etmek
    * * *
    I несов.; сов. - свали́ть
    1) сов. тж. повали́ть devirmek, (yere) yıkmak

    бу́ря вали́ла деревья — fırtına ağaçları deviriyordu

    ве́тер (тут же) вали́л с ног — rüzgar insanı yere yuvarlatıyordu

    2) разг. yığmak; yere atmak

    свали́ть ве́щи в у́гол — eşyayı bir köşeye yığmak

    3) перен., разг. (üstüne) atmak

    вали́ть вину́ на друго́го — suçu başkasının üstüne atmak

    II
    1) разг. akın etmek
    2) в соч.

    вали́т дым — buram buram duman çıkıyor

    вали́т снег — buram buram kar yağıyor; kuşbaşı kuşbaşı / lapa lapa kar yağıyor

    ••

    наро́д вало́м вали́т на стадио́н — halk akın akın stada gidiyor

    Русско-турецкий словарь > валить

  • 6 эксплуатация

    sömürme,
    sömürü; işletme
    * * *
    ж
    1) sömürü, sömürme

    эксплуата́ция челове́ка челове́ком — insanın insanı sömürmesi, insanın insan tarafından sömürülmesi

    эксплуата́ция чужо́го труда́ — başkasının emeğini sömürme

    подверга́ться капиталисти́ческой эксплуата́ции — kapitalist sömürüye maruz kalmak

    изба́виться от эксплуата́ции и нищеты́ — sömürülmekten ve sefaletten kurtulmak

    2) işletme; bakım (зданий, дорог)

    слу́жба эксплуата́ции — ж.-д. işletme servisi

    эксплуата́ция обору́дования — donatımın işletilmesi

    ввести́ до́мну в эксплуата́цию — yüksek fırını işletmeye açmak

    ввести́ в эксплуата́цию но́вую железнодоро́жную ли́нию — yeni demiryolu hattını hizmete açmak

    в эксплуата́цию введён миллио́н гекта́ров земли́ — bir milyon hektarlık topraklar tarıma açıldı

    Русско-турецкий словарь > эксплуатация

См. также в других словарях:

  • davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde — sorumluluk birinde olmasına karşın bir başkasının sözü geçiyor anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir başına — zf. 1) Tek başına Bir başına yaşayan erkeklerin yüzde ellisi gibi temizliğe pek özen gösterdiği savunulamazdı. H. Taner 2) Başkasının yardımı olmaksızın …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • komşunu iki inekli iste ki kendin bir inekli olasın — başkasının iyi durumda olmasını iste ki Tanrı da seni ondursun anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabahati (birine veya bir şeye) yüklemek — işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el elden üstündür (ta arşa kadar) — bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cepten harcamak — bir başkasının söylemediği bir sözü söylemiş gibi aktarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • havale — is., Ar. ḥavāle 1) Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme Bütün belgelerin bakanlığa havalesi gerekiyor. 2) Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para Ay başında havaleyi postaneye yatırdım. 3) Postane, banka vb.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalımlamak — i, sp. 1) Bir oyuncu topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmek 2) Kandırmak 3) mec. Bir fırsattan yararlanarak bir başkasının hakkı olan bir şeyi ele geçirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıskanmak — i, den 1) Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım, kıskanırım. Âşık Ali İzzet Özkan 2) i Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • poliçe — is., İt. polizza 1) Belirli bir sürenin sonunda belirli bir parayı kendi adına veya bir başkasının emrine ödemesi için alacaklının borçluya yazdığı bildiri 2) Sigorta senedi Birleşik Sözler açık poliçe ek poliçe sigorta poliçesi Atasözü, Deyim ve …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hem de — anlamı güçlendirmek, bir veya daha çok ögeye bir başkasının da eklendiğini belirtmek için kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»